27 Temmuz 2016 Çarşamba

TATİLE DEVAM :) ST. TROPEZ - ST. RAPHAEL- BEAULIEU SUR MER - VILLAFRANCHE SUR MER - NICE



4. günümüzde St. Tropez'e gitmek üzere yola çıktık. St. Tropez'e gidebilmeniz için önce St. Raphael'e uğramanız ardından da botla  St. Tropez'e geçmeniz gerekiyor.

Gar SNCF'den her türlü tren biletinizi almanız mümkün. St. Raphael'e yaklaşık 55-60 dk.lık bir yolculuk yapıyorsunuz ve kişi başı ödemeniz gereken tutar 9 Euro. 

St. Raphael'den St. Tropez'e belli aralıklarla botlar kalkıyor. Sizi St. Tropez'e bıraktıktan sonra 3 saatiniz var. Bu zaman az gibi gözükmesin gözünüze çünkü oldukça yeterli oluyor. Dönüş için ayrı bilet almıyorsunuz, yani gidiş dönüş ücreti içerisinde. 3 saat sonra limandan yine gelip sizi aynı botla alıp St. Raphael'e götürüyorlar. Kişi başı 20 Euro. Hatta şu linki kullanarak bakabilirsiniz (LINK). Biz 11.30'da bindik ve 15:30'da döndük. Yalnız incelerseniz siz de göreceksiniz ki bu tarife sadece Temmuz ve Ağustos için geçerliymiş. Bu da dipnot olarak köşede dursun :)

St. Raphael'e vardığımızda saat 9- 10 gibi falandı sanırım. Epey vaktimiz vardı. Biz de fırsat bu fırsat küçük, sevimli, derli toplu olan bu güzel kasabayı St. Raphael'i gezmeye karar verdik. 

İşte St. Raphael'den görüntüler...











St. Tropez'e varışımız yaklaşık 1 saat sürdü sanırım. Sanırım diyorum ben sıcaktan ve yorgunluktan uyumuşum :)) 

St. Tropez'e gitmeden önce baya bir yerde okumuştum küçük bir yer olduğunu ve gözünüzde büyütmemeniz gerektiğini. O yüzden çok büyük beklentilerle gitmedim açıkçası. Zaten vardığımızda da öğrendik ki esas meşhur plajları, hareketli olan sahiller başka bir tarafında kalıyormuş ve yine oralara başka bir botla geçmen gerekiyormuş. Neyse St. Tropez güzel ama süper değil. Hatta ve hatta bence bizim Bozcaada çok daha güzel diyebilirim. 

Dar sokakları, minik butik pastacıları olan, dünyaca ünlü markaların bir bir sıralandığı yine meşhur bir caddesi olan alelade bir yer. 

Birçok yerde okuduğum kadarıyla burayı meşhur eden şey 1956 yılında çekilen ve Brigitte Bardot'un oynadığı "Ve Tanrı Kadını Yarattı" adlı filmmiş. Gezilecek yerler arasında hemen aşağıda gördüğünüz Musee de l'Annonciade bunlardan biri.


Sokakların arasında muhakkak yürüyün derim. En meşhur caddelerinden biri Quai Jean Jaures yani sahil yolu ve Quai Suffren birçok kafenin ve restaurantın olduğu bir cadde.






Yine ünlü markaların olduğu  Rue Georges Clemenceau adlı caddeye bir göz atabilirsiniz.



La Tarte Tropezienne en meşhur pastanesi. Buradan Tarte Tropezzienne yemeden dönmeyin ;)



Ve hemen hemen her yerde olduğu gibi burada da antik bir liman bulunmakta. 


 Dediğim gibi 3 saat St. Tropez'de gezmeye yetti de arttı bile :)

5. ve son günümüzün sabahı Nice'in meşhur pazarı Cours Saleya ile başladı. Nice'in hemen hemen her gün kurulan bu pazarını sakın ama sakın kaçırmayın :) Hem çiçek pazarı hem de bizdeki gibi meyve sebze pazarı..
 Çiçeklerin güzelliği ayrı tabi ama sabah sabah pazarın içine düşünce insanın iştahı açılıyor. Biz de pazardan nasiplendik tabi :)












Pazarı güzelce gezdikten sonra Gar SNCF'ye doğru yol aldık. İlk istikamet küçük tatlı, deniz kenarı bir kasaba (sanırım kasaba diyebilirim), Beaulieu Sur mer... 

2 kişi trenle gidiş sadece 2.40 Euro. Nice'e geldiğinizde eğer bizim gibi zamanınız varsa muhakkak Frech Riviera'sını bizim gibi keşfe çıkın. Zaten tren her yere gidiyor ;)



Bu güzel yerde gezmeniz gereken ama muhakkak gezmeniz gereken harika bir villa var. Villa Kerylos... Villa Kerylos'un tanıtım broşürünün hemen altında da "A dream of Greece" yazıyor. Yani bu villa yunan esintileri taşıyan, 1902 de yapılmaya başlanmış şahane bir eser. Yanlış hatırlamıyorsam kişi başı 11 Euro gibi bir giriş ücreti vardı.
















Beaulieu Sur mer'den sonraki durağımız Villafranche Sur mer oldu. Kişi başı tren ücreti 1.80 Euro. Burayı da gezmenizi şiddetle tavsiye ederim. Gerçekten eşşiz bir güzelliği var.
Buranın da küçük bir hikayesini anlatayım hemen sizlere. Biz hemen hemen her gün 30.000 adım yaptık diyebilirim. Bacaklarımız kopana kadar yürüdük. Çünkü daha önceden de söylediğim gibi yürüyerek keşfetmeye bayılıyoruz. Fakat bir süre sonra sıcak ve yorgunluk o kadar vurdu ki bana dedim benden bu kadar Villafrance sur mer'e gelemem ben eve dönelim. Adım atamıyorum, dizim kilitlenmiş. Ama bir yandan da günün yarısı duruyor hala, gezmesem de pişman olacağım eminim. Evren'de hadi hadi şurayı da gezelim sonra dönelim diyor. İşte tam aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz yokuştan yukarı doğru çıkarken Evren beni gaza getirmeye çalışıyor "Hadi benim tanıdığım Belçim bu değil, toparlan " falan diye :)) Ben son bir gayretle kendime gelmeye çalışırken...


İşte sonuç bu :)) Başarmışım sanırım :P






İşte böyle... Ve akşam yeniden Nice' döndük. Dinlendik mi ? Hayır :)) O yorgunluktan sanki eser kalmamış gibi koca Nice limanını turlayıp Garibaldi meydanına kadar geldik.



  
Unutmadan bir de geçen sene görmeyi atladığımız bu sene bunu da görmeden ayrılmayalım dediğimiz Square Head Building i de görüp evimize geri döndük. Ertesi gün Genova için yola çıkacaktık. Bakalım bizi neler bekliyordu. Arkası yarın :))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder